13 Eyl 2007

shay günü

Nette araştırdığımda "Shay day" olarak da bulduğum yazıya buyrun.
Ne yapardınız?….kararı siz verin. Sorum şu: Aynı kararı siz verir miydiniz?

Okuma ve öğrenme zorluğu çeken çocuklara özel eğitim veren bir okul için bağış toplama yemeğinde, çocuklardan birisinin babası katılımcılar tarafından asla unutulmayacak bir konuşma yaptı.

Okula ve kendini adamış öğretmenleri kutladıktan sonra şöyle bir soru sordu: "Dışarıdaki etkenler tarafından etkilenmedikçe doğada herşey mükemmel bir şekil ve sırada yapılıyor. Ama yine de oğlum Shay, diğer çocukların öğrendikleri gibi öğrenemiyor. Diğer çocukların anlayabildikleri gibi anlayamıyor. Oğlumda doğal olması gerekenler şeyler nerede?"

Bu soru karşısında dinleyiciler sessiz kaldılar. Baba devam etti . "Ben inanıyorum ki, dünyaya fiziksel ve zeka engelli Shay gibi bir çocuk geldiğinde, gerçek insan doğası kendini gösterme fırsatını buluyor ve bu da insanların o çocuğa davranış şekillerinde kendini gösteriyor."

Ve sonra aşağıdaki hikayeyi anlatmaya başladı:
Shay ve babası bir gün parkta Shay'in tanıdığı birkaç çocuğun beyzbol oynadıklarını gördüler. Shay sordu, "Acaba oynamama izin verirler mi?". Shay'in babası çoğu çocuğun Shay gibi bir çocuğun takımlarında oynamasını istemeyeceklerini ama aynı zamanda eğer oğluna izin verirlerse, oğlunun o çok ihtiyacını duyduğu, engellerine rağmen başkaları tarafından kabul edilmenin özgüveni ve sahiplenme duygusunu vereceğini de biliyordu. Shay'in babası çocuklardan birinin yanına yaklaştı ve (fazla birşey beklemeyerek) Shay'in oynayıp oynayamayacağını sordu. Çocuk şöyle danışabileceği birilerine baktı ve sonra "Şu anda 6 sayı gerideyiz ve oyun sekizinci turunda. Herhalde takıma girebilir, ben de onu dokuzuncu turda vurucu olarak sokmaya çalışırım" dedi. Shay büyük bir gayretle takımın yanına gitti ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile takım tişörtünü giydi.

Babası gözünde yaş, kalbi sıcak duygularla dolu onu izledi. Çocuklar oğlunun kabul edilmesinden dolayı babanın mutluluğunu gördüler. Sekizinci turun sonunda Shay'in takımı birkaç puan kazandı ama hala 3 sayı gerideydi. Dokuzuncu turun başında Shay eldiveni eline geçirdi ve sağ açık sahaya çıktı. Ona doğru hiç top isabet etmemesine rağmen oyunda olmaktan son derece mutluydu ve babasının ona tribünlerden el salladığını gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme vardi. Dokuzuncu turun sonunda Shay'in takımı yine puan kazandı. Şimdi bütün kaleler doluydu, oyunu kazanma şansı ortaya çıkmıştı ve topa vurma sırası Shay'e gelmişti.

Bu noktada, Shay'in vurucu olmasına izin vererek oyunu kaybetme riskini mi almalıydılar?

Şaşırtıcı bir hamleyle Shay'e sopayı verdiler. Herkes topa isabet ettirme şansının sıfır oldugunu biliyordu, çünkü bırakın topa vurmayı, Shay sopayı bile elinde tutmasını bilmiyordu. Ama Shay sahaya çıktığında top atıcı, diğer takımın kazanma şanslarını bir kenara bırakarak Shay'e bu fırsatı tanıdıklarını görünce, birkaç adım öne giderek yumuşak bir şekilde topu Shay'e dogru fırlattı. İlk topa Shay zorlukla sopayı savurdu ama ıskaladı. Atıcı tekrar birkaç adim öne doğru geldi ve topu yine yumuşak bir şekilde Shay'e dogru attı. Shay sopayı savurdu ve hafifçe topa dokunarak yere atıcıya dogru vurdu. Oyun şimdi bitecekti. Atıcı topu yerden aldı ve ilk kaledeki adamına kolaylıkla atabilecek ve Shay'i sobeleyerek oyunu bitirebilecekti. Ama atıcı topu aldı ve ilk kaledeki adamının başının üzerinden diğer takım arkadaşlarının erişemeyeceği yere fırlattı. Tribünlerdeki herkes ve iki takımda bağırmaya başladılar,

"Shay, ilk kaleye koş, ilk kaleye koş!"
Shay hayatında hiç bu kadar uzağa koşmamıştı ama ilk kaleye gidebildi. Şaşkınlıktan büyümüş gözleriyle yere çöktü. Herkes bağırmaya devam etti, "İkinci kaleye koş, ikinci kaleye koş" Nefes nefese Shay, zorlukla ikinci kaleye koşabildi. Shay ikinci kaleye geldiği sırada, açık sahada diğer takımdan biri topu almıştı… Takımın en küçüğü olan bu çocuk kahraman olma şansını elinde tutuyordu. Topu ikinci kaledeki adamına atabilirdi ama top atıcısının niyetini anladığından, o da kasıtlı olarak topu üçüncü kaledeki arkadaşının başının üzerinden attı. Herkes bağırıyordu:
"Shay, Shay, Shay, bütün yolu koş Shay"
Karşı takımdan birinin yardım ederek onu üçüncü kaleye doğru döndürmesiyle Shay üçüncü kaleye koşabildi, "Üçüncüye koş! Shay, üçüncüye koş!" Shay üçüncüye gelirken diger takımdaki çocuklar ve seyirciler ayağa kalkmışlardı ve bağırıyorlardı, "Shay, hepsini koş! Hepsini koş!" Shay hepsini koştu ve oyunu takımı için kazanan bir kahraman olarak herkes tarafından alkışlandı.

"O gün", dedi babası, gözlerinden yaşlar aşağıya dogru süzülerek, "iki takımdaki çocuklar da dünyaya bir parça sevgi ve insanlık getirmeyi başardılar".

Shay bir sonraki yaza yetişemedi. O kış öldü. Bir kahraman olduğunu ve babasını mutlu ettiğini ve eve geldiğinde annesinin de gözyaşları içinde onu kucakladığını asla unutmadı.

Bilgin bir adam bir zamanlar demiş ki:

"Her toplum, kendilerinden daha az şanslı olanlara nasıl davrandığıyla değerlendirilir."

Abdülkadir'e bu anlamlı yazı için teşekkür ederim. Birkaç hafta önce kocatepe zafer yürüyüşüne gittiğimde onu da görmüştüm. Afyon Lisesinin önünde yanımda gördüğünüz kişi. Sevgiler dostum...

10 Eyl 2007

halil ibrahim sofrası

Kendisini ve şarkılarını çok sevdiğim Barış Manço'yu dinlerken hüzünlendim yine. Bütün şarkıları ibretlik sözlerle bezenmiş olsa da bir tanesini buraya yazmak istedim. Şimdiki bazı şarkıların(!) sözleriyle karşılaştırmıyorum bile. Sözleri okuduktan sonra bir önerim olacak.
Halil İbrahim Sofrası

İnsanoğlu haddin bilir kem söz söylemez iken
Elalemin namusuna yan gözle bakmaz iken
Bir sofra kurulmuş ki Halil İbrahim adına
Ortada bir tencere boş mu dolu mu bilen yok
Bir sofra kurulmuş ki Halil İbrahim adına
Ortada bir tencere boş mu dolu mu bilen yok

Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına

Daha çatal bıçak kaşık icat edilmemişken
İsmail'e inen koç kurban edilmemişken
Bir kavga başlamış ki nasip kısmet uğruna
Kapağı ver kulbu al kurbanı ne hiç soran yok
Bir kavga başlamış ki nasip kısmet uğruna
Kapağı ver kulbu al kurbanı ne hiç soran yok

Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına

Yıllardır sürüp giden bir pay alma çabası
Topu topu bir dilim kuru ekmek kavgası
Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna
Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok
Bazen durur bakarım bu ibret tablosuna
Kimi tatlı peşinde kimininse tuzu yok


Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına

Ağzı açık gözü toklar buyursunlar baş köşeye
Kula kulluk edenlerse ömür boyu taş döşeye
Nefsine hakim olursan kurulursun tahtına
Çalakaşık saldırırsan ne çıkarsa bahtına

Halat gibi bileğiyle yayla gibi yüreğiyle
Çoluk çocuk geçindirip haram nedir bilmeyenler
Buyurun sizde buyurun
Buyurun dostlar buyurun

Barış der her bir yanın altın gümüş taş olsa
Dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa
Sapa kulba kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Sapa kulba kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok

Para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
İçi boş insanların bu dünyada yeri yok
Para pula ihtişama aldanıp kanma dostum
İçi boş insanların bu dünyada yeri yok

Arz-talep dengelerinin değişmesi ve etik-nedir-bilmez Ramazan fırsatçıları nedeniyle, gıda fiyatları bir hayli zamlanıyor olsa da, şu günlerde herkesin, en azından tuzunun olmasına katkıda bulunmaya ne dersiniz?

Powered by ScribeFire.

7 Eyl 2007

gelecek için

Devletşah'tan öğrendiğim siteye ben de kaydoldum. Blog Hareket Günü (Blog Action Day) isimli site dünya blog yazarlarını, daha mavi ve daha yeşil bir gezegen için, 15 Ekim'de parmak yormaya çağırıyor... Her blog kendi konusu üzerinden çevre ile ilgili bir soruna değinerek bu kampanyaya destek olabilirmiş. Siteden yaptığım alıntı: (Türkçe bölümünde ufak tefek yazım hataları yapılmış.)
Örneğin; Para ile alakalı bir blog evde çevre ile barışık gereçler kullanarak nasıl tasarruf edilebileceğini yazabilir. Benzer şekilde, politika ile ilgili diğer bir blog ise politika arenasındaki çevreye ilişkin siyaseti gözden geçirebilir.


Siz de bu çağrıya kulak verin.

2 Eyl 2007

blog bağımlılığı

3-4 ay kadar önce, takip ettiğim bloglardan birinde, blog bağımlılığını ölçmeye yarayan bir site bulmuştum. Soruları cevaplandırarak %75 gibi bir sonuç almıştım. Bugün aynı testi tekrar ettim ve sonuç olarak %80 blog bağımlısı olduğum ortaya çıktı. Sizlerle paylaşıyorum:

80%How Addicted to Blogging Are You?Mingle2

Yukarıdaki sonuca tıklayarak siz de blog bağımlılığınızı test edebilirsiniz. (Sorular İngilizce)