Geçen haftanın başında Pınar bana bir mim patlatmıştı. Bu mim, tam da işlerin başladığı bir zamana geldiği için haftasonuna salladım. Gel gelelim, haftasonu da ilgilenemedim bu konuyla. N'apacağız? Blog yazılarına hepten ara vermek zorunda kalmak da zormuş. Neden ilgilenemiyorum derseniz? Ben de anlayamadım. Sürekli birşeyler çıkıyor uğraşacak; ve sonunda bu mimi bertaraf etmeye sıra gelmedi... Eh n'apalım, yapabileceğim birşey de yok bu noktada. Söz verdiğim halde yerine getirememek iyi birşey değil tabii, biliyorum ben de. Eninde sonunda hazırlayacağım artık yazıyı.
Bu arada bir haftadır ilgilendiğim başka bir konudan bahsedeyim: Anlaşmalı Avrupa üniversitelerinde öğrenci değişimi yoluyla bir dönem boyunca gittiğiniz üniversitede lisans veya lisansüstü programınızdan geri kalmadan branşınıza uygun derslerini almaya devam ederken hem dilinizi, hem de kültürünüzü geliştirmenize yarayan Erasmus programını duydunuz mu?
(Not: Şimdilik mim kabul edemiyorum, çünkü üzerimde kalmasından endişeliyim)
Borçlu olduğum ilk ve son mim: Pınar'dan "resimli olarak dünyanın yedi harikası ile ilgili bir makale hazırlama" üzerine gelen istekti... Dediğim gibi geç de olsa yazıyı hazırlamaya çalışacağım...
İngilizce bilenler için bir yazı: How To: Beat the Procrastination Habit (Erteleme/Geciktirme alışkanlığından nasıl kurtulunur?)
Bu arada bir haftadır ilgilendiğim başka bir konudan bahsedeyim: Anlaşmalı Avrupa üniversitelerinde öğrenci değişimi yoluyla bir dönem boyunca gittiğiniz üniversitede lisans veya lisansüstü programınızdan geri kalmadan branşınıza uygun derslerini almaya devam ederken hem dilinizi, hem de kültürünüzü geliştirmenize yarayan Erasmus programını duydunuz mu?
(Not: Şimdilik mim kabul edemiyorum, çünkü üzerimde kalmasından endişeliyim)
Borçlu olduğum ilk ve son mim: Pınar'dan "resimli olarak dünyanın yedi harikası ile ilgili bir makale hazırlama" üzerine gelen istekti... Dediğim gibi geç de olsa yazıyı hazırlamaya çalışacağım...
İngilizce bilenler için bir yazı: How To: Beat the Procrastination Habit (Erteleme/Geciktirme alışkanlığından nasıl kurtulunur?)
O zaman Pınar, ingilizce öğrenme zamanın gelmiş! bir an önce öğren! :) Yaşı yok bu işin, genç iken yükle beynine şu dili minimum modülleriyle :)
YanıtlaSilBu arada Eylül'de 88 yazı göndermişsin bloguna? Müthişsin! Günde ortalama üç yazı demek oluyor. Ortalamanı günde 1 yazıya düşürüp ingilizceye (veya neye istersen) vakit ayırabilirsin herhalde. Tabii senin yolun. Benden sadece öneri...
Not: Benim yoğunluğum biraz o yazının kapsamına da giriyor hani :p
Hemen sana hızlı bir çeviri yapayım. İşte yazıdaki öneriler: "Bir geriye-sayar (timer) kullanarak zamanınızı bölün ve kurduğunuz saat bitene kadar işinizi bitirin." diyor en basitinden...
1- "Yapılacaklar için zamanı bloklara ayırın."
2- "Aklınıza gelen yapılacakları hemen yapın"
3- "Sizi gerçeğe döndürmesi için bir geriye-sayar saat kullanın."
4- "Aynı anda birden çok iş yapmaya kalkmayın"
5- "Etrafınızdaki dikkat dağıtan şeyleri bertaraf edin"
6- "Aksiyonlarınızı gerçek değerlerinizle karşılaştırın. Uyuşuyorlar mı?"
7- "Aklınızı kendinize saklayın. Yani başka şeylerin beyninizi yönlendirmesine izin vermeyin"
gibi... (Hatalı çevirdiğim yerler olabilir)
aklınızı değil düşüncelerinizi demek istemiş. arada bir oturup düşünün yaptığınız işleri : )
YanıtlaSilingilizce; sadece gücün simgesi olan ülkelerin zorunlu kıldığı bir akımdır. kaç yaşındasın bilmiyorum ama 1950-1960 doğumlu olanlara sorabilirsin onların döneminde almanca yaygındı... ondan öncede fransızca. günümüzde ise ingilizce yaygın ama zorunlu değil. belli bir düzen sallandığında yerine başka bir dil gelecek. onuda öğrenmek zorunda değiliz. sadece odaklamamız gereken ana nokta neden sıradaki dil bizim dilimiz olmasın.
daha türkçeyi bitiremeden beynime zorla ingilizce sokanlara lanet olsun diyorum. ingilizce yerine programlama öğrenin binary dilini bilmek yeterlidir gerisi zaten gelir : )
Pınar, hepten koptun benim gibi?
YanıtlaSilvoLkan, değerli yorumuna ve çeviriyi düzeltmene teşekkür ederim. Sana katılarak, sıradaki dünya dilinin bizim anadilimiz olmasını ne kadar isterim. (Çince de adaylardan biri galiba)
Ben 1980 doğumluyum, bu durumda yaşım 27 oluyor. Söylediklerine uygun olarak; babam kendi gençliğinde Fransızca öğenmiş, ortaokul öğretmenlerim Almanca öğrenmiş. Bizim nesil ise İngilizce öğrenmeye yönlendirilmiş.
İngilizce, yazılı hale gelmiş güncel tecrübelerden yararlanıp, onları kendi gelişimimiz adına kullanabilmek için gerekli bence. Akademik çalışmalarımda bunu sıkça farkediyorum şahsen ve teknoloji makaleleri de hep bu dilde. Teknolojiye Fransız kalmamak içinse bilmek gerekli...
Doktora yapan bir elektrik-elektronik mühendisi olarak Binary diye bahsettiğin dilin de programlama komutlarının hepsinin olduğu gibi adı üstünde ingilizce temelli olduğunu biliyorum.
Şimdi şu yazdıklarıma dönüp baktığımda, ingilizce taraftarıymış gibi görünüyor olsam da temelde bilgi seviyesinde yükselebilmeyi hedef alarak bu şekilde yazdım.
Bu arada, bir yerde okuduğum kadarıyla Türkçe'nin gelişmeye ve matematiğe en yatkın dillerden olduğunu öğrenmiştim. Ne dersin?
binary diline olan ilgine çok sevindim : ) sıfırlar birler birbirini yerler diyoruz biz bazı arkadaşlarla özel muhabbetlerimizde.
YanıtlaSiltürkçe'nin matematiğie en yakın dil olması yada diğer dillerden üstün olabilmesinin tek sebebi ilkokulda bile öğretilen çekimlemelerdir. kelime sonu eklerle geliştirilebilir.
akademik kariyerden bahsediyorsun ve ingilizce kaynaklı bigilerden faydalandığına eminim. dolayısıyla yeterli ingilizce seviyesine sahip olduğunu varsaymamıza bile gerek yok. bir amerikalının yada ingilizin yaşamaı boyunca bizden (inglizce öğrenen yabancılar) daha az kelime kullandığının farkındasındır.
Sanırım, beyin göçünün nedenleri de son cümlenle bağlantılı...
YanıtlaSil