27 Oca 2018

hislerin gücü adına

Şuradaki, hissel kontrolle ilgili yazı hoşuma gitti, Türkçe'ye kazandırmak istedim.



Bazen insanlar bizi çileden çıkarırlar. Lâkin, bu durumlar çoğunlukla yanlış anlaşılmadan kaynaklanır. Peki yanlış anlamayı/anlaşılmayı önlemenin en iyi yolu nedir? Kendimizi ve duygularımızı iyi anlamak.
Araştırmacı profesör Brené Brown Rising Strong isimli kitabında bu duruma etkili bir çözüm öneriyor. Kitap dilimize Kuvvetle Ayağa Kalkmak adıyla çevrilmiş:

"Böyle davranmama sebep olan, kafamda oluşan hikayede ..." diyerek başlayın ve oradan devam edin. Sinirlerin ne kadar çabuk yatıştığını görmek sizi şaşırtabilir.

Kafamızdaki İçsel Kurgu

Sizin için önemli biriyle tartıştığınız veya patronunuza kızdığınız ya da yakın bir arkadaşınız tarafından rencide edildiğiniz zamanları ele alalım. Bir süre sonra durumlar yatıştığında, o anda yaşadığım çatışmanın ne kadarı sahiciydi acaba diye hiç düşündünüz mü?  
Veya tersinden bakarsak; Bu olayın ne kadarı kafamda farkında olmadan kurduğum hikayeden kaynaklandı?

Düşünme mekanizmamız gerçekten çok ilginç bir sürece sahip. Bir olayı önceki olaylarla birleştirerek kafamızda bir hikaye kurgulama eğilimine sahibiz.

Brown,  kitabında bu kafadan-hikaye-kurma durumuna şu örneği veriyor: 
Çok yoğun ve yorucu bir iş gününün akşamında eve döndüğümüzde, kocam Steve buzdolabını açıp "Yiyecek hiç bir şey yok, hatta yemek için et bile yok" diye yakındı. Ben de aniden öfkeyle karşılık verdim ve "Yapabileceğimin en iyisini yapıyorum. Sen de alışveriş yapabilirsin!" dedim.
Steve'in ani tepkimle kafası karışmıştı ve neler olduğunu sordu.
Neler olup bittiğini tam olarak biliyordum. Onun söylediği lafı kafamda "benim, dağınık, güvenilmez bir eş ve anne olduğumla ilgili bir hikaye"ye dönüştürmüştüm. Hatamı farkedip özür diledim ve evlilik, ebeveynlik ve meslek hayatımda bir cankurtaran haline gelen şu cümleyle bir sonraki sözüme başladım: ""Böyle davranmama sebep olan kafamda oluşan hikayede yiyecek olmadığı için beni suçladığını sandığım için bozuldum". Gerçek elbette öyle değildi. Steve sadece yorgundu ve acıkmıştı.
Birine kafadan-hikaye-kurma durumunu söylemenin yolu, ilk olarak bunu kendimizin kabul etmesidir. Kafamızdaki kurma eğilimlerini farkedince altlarında yatan sebeplere gidebiliriz. Bu şekilde düşünmemize sebep olan şey neydi? Ardında ne gibi duygular var? Kurduğumuz hikayeleri irdeledikçe, altlarında yatan gerçeklere ulaşabiliriz.

Öte yandan bu hissel açılımı yaparken muhatabınıza karşı savunmasız duruma gelirsiniz. Köpeklerin kaygadan kaçınmak için karınlarını göstermeleri gibi sizin de zayıf duygularınızı diğer kişiye sergilemeniz, karşı tarafın da gardını indirmesine yol açabilir. Ortalık yatıştığında, ikiniz de birbirinizin bakış açısını daha kolay ele alıp meseleye daha adil bir çözüm bulabilirsiniz.

Kafanızdaki kurgu hikayelerle daha iyi çekişebilmeniz için Brown şu üç soruyu kendinize sormanızı öneriyor:
1. Gerçekte olan nedir ve benim varsayımlarım neler?
2. Olaya dahil olan diğer kişiler hakkında bilmem gerekenler neler? 
3. Gerçekten ne hissediyorum? Ve benim bundaki rolüm ne?

Bu, bazı şaşırtıcı keşiflere neden olabilir. Belki de duyduğunuz öfke, daha derinden gelen bir suçluluk, üzüntü veya korkudan kaynaklanmaktadır. Hislerinizin ardında yatan yalın gerçeği incelemek kolay değildir ve her zaman pek hoş olmayabilir, ancak sürekli çatışma ve gerilim içinde yaşamaktan çok daha iyidir. Öyleyse, bir dahaki sefere sevdiğiniz biri tarafından bozulmuş hissettiğinizde veya bir iş arkadaşınız tarafından rencide olduysanız, bir sonraki cümleyi şu söz öbeğiyle başlatın: "Bu söylediğin bana böyle hissettirdi çünkü kafamda şöyle kurguladığımı farkettim..."

Çeviride anlam kaymaları oluşmuş olabilir ama maksat anlaşılıyor sanırım. Yukarıdaki yazıyı,  rencide eden tarafından bakınca şöyle de yorumlayabiliriz bence: Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin ve karşındakine ne hissettirdiğin daha önemli. Yani Brené'nin kocası Steve de ağzından çıkan cümlenin nereye gidebileceğine dikkat etmeliydi zannımca. Eskilerin lafıyla "bin kere düşün bir defa söyle." Zamanımızın popüler iletişim tarzına uymuyor değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder